Aralık ayı geldi, çattı. Güzide Türkiyemizin güzide coğrafyasında, dört mevsim her meyve yetişirken, Aralık ayında yetişen o meyvemizi anmasak olmaz. Yok böyle bir meyve arkadaş, bir yiyen bir daha yiyor!
Meyvemizin pek bilimsel ve pek şiirsel adı azcık uzun, asgari ücretin enflasyona etkisi. Dünyanın çeşitli ülkelerinde eğitim almış ekonomistlerimizin narin elleriyle yetiştirdiği bu meyve, gerek kış şartlarında üretiminin kolaylığı, gerek talebinin bol olmasıyla, üreticisine de kazandıran güzide bir ürünümüzdür ayrıca. Gelip de birisi “hangi talebin arzı bu ulan!” diye kalaylayamaz mesela…
Genelde bu yalanın tohumunu, Selo’nun kardeşi Ironstone salıverirdi tarlaya. Her yıl “asgari ücret artmasın lütfen :( tşk” tadında sosyal medya gönderileri atan ekonomistimiz, artık mızrağın çuvala sığmaması sonucu, ücret artışlarının enflasyona etki edenler arasında ancak dördüncü etken olabileceğini itiraf etmek durumunda kalmış.
Eskiden öyle miydi? Bay Ironstone tohumları atar, Bayburt’ta, Niğde’de, Adıyaman’da ekonomist kesilen, ailesi genelde yoksul olan yarım akıllı sarı kafalılar (liberaller, kapitalizm destekçileri) başlar hasadı yapmaya. O benzersiz argümanlarıyla, meyvenin yanarlı dönerli sunumunu hazırlar size “aha ekmek 100 lira olacak.”
Bu ne güzel bir öngörü, bu nasıl bir zeka. Sıra sosyal medyada meyveyi yedirmeye gelmiştir. Meyveyi sırasıyla “no DM” FETÖmetre zıplatıcıları yer. Ardından “ne sağdan ne soldan” Zaferli-Memleketlilere gelir sıra. En sonunda meyvenin talkı da “asgari ücrete gerek yok ya” diyen Burjuva Sosyalistlerine kalır. Asgari ücretin yoksulluk ücretinden düşük olmasına itiraz edenler, meyveyi beğenmedikleri için “arkandan ağlar” denilerek zorbalanır.
Karl Marks’ın klasik ekonominin öngörüleri dahilinde (yani kapitalizmin kendi amentüsü içinde) çürüttüğü “saçma” üzerinden yüzlerce yıl geçmesine rağmen, aynı meyve ekilip, sonrasında “yiyen mi” diye soruluyor.
Bu çember her yıl bir şekilde dönüp duruyordu. 2023 seçimlerinde “dış güçler”, AKP’nin “kötülerin iyisi” olduğuna karar vererek ömrünü 5 yıl daha uzattılar. Hangi şartla? Ekonomi başına tekelciliğin şaşmaz bekçisi, İngiltere bankerlerinin has adamı kel Memo’yu getirmek şartıyla… Ha, Kel Memo’nun ekonomide sihirli değnekle, “görünmez elle” düzeltmeler yapacağına inanan çoktu. Halk TV’sinden Ulusal TV’sine, herkes kel Memo’cuydu.
Ne zamana kadar? Bu yıla kadar. Temmuz ayında beklenen ara zam yapılmadı. Resmi enflasyon da gerçekten yıl başında yapılan zam düzeyinde kaldı. Ama ne oldu dersiniz halkımız? Zam yağmurları bir an bile durmadı.
Aralık ayına daha gelmeden, mevcut hükümetin iplerini elinde tuttuğu “iddia edilen” İngiltere’den, Kel Memo’ya emir geldi. Enflasyon ne olursa olsun, asgari ücrete zam %30’u geçmeyecek dendi. “Yoksa kapatırım ha!” diye sopa sallanmadığı kalmıştı bir tek.
Artık meyveyi kimse yemiyordu çünkü “birileri” “kâr” suyu kaçırmıştı. Enflasyona asıl neden olanın, Türkiye’nin iplerini sıkı sıkıya tutan bir avuç şirketin kâr oranları olduğu söylenmişti.
Sarı kafalar ortadan kayboldu. Emir “büyük yerden” geliyordu. Türkiye’de emeklilerden başlayan kırpma sırasında çalışanlar ve memurlar sıradaydı.
Hasat, toprakta kaldı. Meyveler çürüdü ve koktu. Güzel. Peki çalışan Türkiye, İngiltere’den emir yağdıran bu densize haddini bildiremez mi?
Gelin bu Aralık ayında, yeni bir meyve ekmeyi deneyelim. Toprağı nadasa salmayalım.